12 Haziran 2007 Salı

hey u!

bir adam var burda memleketimden; çok tanımadığım, tanımak istediğim. bazı zaman dilimlerinde sinir krizi geçiren, sıkılan, yurtun koridor tozlarını efes'in yanına çerez yapan, sigara içen, belki sürekli küfür eden.
sonra doğdu bugün. acaba mutlu mu bugün? mum yerine sigara mı üfledi yine bugün?
çekecek gidecek bir gün bu İzmir'den, çıkacak the ''kapılardan'' nedeni kendinde. ne ben anlarım, ne sen, ne siz. Ancak akıl veririz kendimizce.Alır, tartar ya da atar, çarpar, böler; sonucu kendinde.
Var hayalleri; gerçek olma ihtimali olan, olmayan ama hayal kurman güzel, yazı yazman güzel, okumak daha da güzel.
Entel adam, the ''radyokafalar''da bul sen kendi ruhunu. Bu yazı bir denemedir ruhunu bulmamda senin ya da küçük çapta saçmalama ama güzel seni tanımak buralarda.
Biraz ''turuncu'', biraz ''mor'' ve biraz ''kokusu'' nu koymak istedim ideolojik aşk düşüncenin senin ve biraz ''hüznü'' nü almaktır amacı bu harf ve onların kaynaşması sonuçta oluşan bu kısa-uzun cümlelerin. Ama en çok ''kırmızı'' ve ''kahkaha'' koymak istedim kendimden, özellikle ''kırmızı'' koyma isteklerinde geberdim ben. Sinirlendim zaman zaman, belki uçtum.
Kantinde görüşürüz,
''cehennemde'' görüşemesek de dostum.


[kirmizi]

11 Haziran 2007 Pazartesi

21. Uluslararası İzmir Festivali



şehrimde müzik var
şehrimde dans
şehrimde Mevlana var
şehrimde sirk kıvamında gösteri var
şehirmde tiyatro var



çalan, söyleyen, dans eden, oynayan, yazan, çizen

ve kuklalar...


hepsi ecnebi;
rus, yunan, alman, fransız, ingiliz

hepsi bir festivalde;
Efes Celcus Kütüphanesi’nde,
Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda,
Gündoğdu Meydanı’nda,
Efes Antik Tiyatro’sunda,
......


çeşit çeşit millet
çeşit çeşit dil ve
kültür, adet

kavga? yok
inatlaşma? yok
ayrımcılık? yok
-sanırım-

dahası var mı?


güzel festival, entel festival ama halka inen festival-tartışılabilir-

yaşıtım festivalle
21'ini doldurmuşuz ikimizde
tohumlar aynı yılda atılmış
aynı şehirdeyiz, aynı yaştayız.


gitmeli!
dinlemeli!
izlemeli!
öğrenmeli!


[kirmizi]

the fifth element

dünyayı kurtarmayacak belki, belki değil kesin, belki bu yazdığım kırmızı cümleler ama bu renkli elemanlar yapabilir belki bir şeyler.


RISAK - LEYİŞBU - ROMLİ - ZIMIKIR - VİMAT



hikayenin gerisi, içeriği, olay döngüleri sizden! kahramanları verdim ben.
kurtarın dünyayı yoksa ölüceğiz!
alın kağıdı kalemi aslında basın tuşlara
yoksa ölüceğiz!



[kirmizi]

4 Haziran 2007 Pazartesi

soyut mutluluğa mı alıştım?

aşılan mayıs ayı kotasından sonra iple çekilen bir haziran ayının başı vardı. indirilecek albümler listelenmiş, gereken sadece ayın başıydı ve geldi o ilk günü ayın. arttı heyecan, beklemeler çoğaldı.

mutlu oldum bir çok download yaptım, bir çok şarkı indirdim ama kendimden şüphe ettim çünkü somut olmayan bir şey yaptım mutlu oldum. beş duyu organımdan ikisini gerçekleştirebildiğim bir olay için mutlu oldum. hatta bilgisayarıma, bana zarar veren bir olay için mutlu oldum.
bu tarafı olayı kakalayıcı tarafı ya da aile gözüyle bakılıp da yapılan bir yorum. duyuyor gibiyim annemin sözlerini: ''olum yeter! gözlerine yazık. bırak artık şunu, gel konuşalım biraz''.

diğer taraftan; müzikle kurulan bağlar. yeni müzikler, tarzlar, sözler, ağza dolanan, arkadaşlara tavsiye edilen şarkılar. üstteki düşünceme da çok takılmamam lazım aslında, soyutmuş somutmuş falan filan. gerek yok diyorum bazen bu kadar düşünmeye, bir olayı irdelemeye.


istedim, girdim internete, istediğim albümü indirdim, dinleyince sevindim.
bu bu kadar!



[kirmizi]

dilber ay-beynelminel'den sahne-

akşama geleceğim akşama geleceğim
hacı baban evde mi?

tavukları da döndermişem
hacıyı da çarşıya göndermişem

akşama geleceğim akşama geleceğim
anahtarlar nerede?

anahtarlar pencerede
tavuk da pişer tencerede


[kirmizi]

2 Haziran 2007 Cumartesi

sevmiyorum doğum günümü!!!

bir güne sıkıştırılmış sahte ilgi göstermeler, sahte gülüşler, maskelerin bir günlüğüne çıkartıldığı gün. uzun zamandır görüşülmemiş ilişkilerden gelen doğum günü kutlamaları. telefon tarafından hatırlatılan bir gün, iyi ki varsın, iyi ki doğdun dilekleri. ben doğmadan önce ya da benle tanışmadan önce hayatında büyük bir boşluk varmış herhalde ve ben doldurmuşum o boşluğu, garip. sanmam öle olduğunu ama garip. kutlamaların sayısı her geçen 3haziranda düşecek uzaklaşan ilişkilerin kilometleri ile orantılı.
sevmiyorum doğum günümü, sahte gülüşleri, sahte kutlamaları ve dilekleri.
uzun süredir görüşmediğimiz -ne telefon ne başka bir iletişimi aracı ile- insan kutluyor doğum günümü. gülüyorum sadece, kızıyorum, aklım almıyor. kutlamasa doğum günümü ne diyebilirim ki, kızmam hatta çünkü hatırlamak, kutlamak zorunda değil kimse benim doğum günümü ama sahte mutluluk imaj çizimlerini anlamıyorum ve kızıyorum.
her 3haziranda 3ekim olsaydı doğum günüm diyorum, her 3ekimde 3mart olsaydı doğum günüm diyorum ve her 3 martta 3 haziran olsaydı doğum günüm diyorum.
teşekkürler diyorum bana samimi olanlara-nefretiyle, sevgisiyle- teşekkürler kafasında gönlünde yer hakkı tanıyan insanlara....



[kirmizi]